Açık Radyo’yu online dinlemek için T I K L A Y I N I Z

Radyo Garden üzerinden Açık Radyo’yu dinlemek için T I K L A Y I N I Z

Açık Radyo 47. Yayın Dönemi Programları ve Podcast Arşivleri içinTIKLAYINIZ

Açık Radyo resmi web sitesi: acikradyo.com

Açık Radyo’yu internet üzerinden ve mobil cihazlarından dinlemek isteyenler için faydalı bilgiler

Açık Radyo Arşivi için TIKLAYINIZ

Açık Radyo program blogları için TIKLAYINIZ

Açık Radyo 47. Yayın Dönemi: 30 Nisan 2018 – 4 Kasım 2018 akışı için Tıklayınız Günlük / Tıklayınız Haftalık

————————————————————————————

06:00 – 06:55 DemocracyNow!

democracynow.org/shows/2018/6/4

07: 00 – 07:20 Tehlikeli Oyunlar (Yeniden) / Yazan: Oğuz Atay / İletişim Yayınları / Okuyan: Tilbe Saran

Usta yazar Oğuz Atay’ı ölümünün 40. yılında, “Tehlikeli Oyunlar” romanının okumasının tekrarı ile anıyoruz.

07:30 – 07:50 Yeni Ufuklar (Yeniden program) / UNDP Türkiye

Her kış dönemi olduğu gibi BM UNDP Türkiye ofisinin hazırladığı Yeni Ufuklar bu  yayın döneminde geri dönüyor.

08:00 – 10:00 Açık Gazete / Ömer Madra, Murat Can Tonbil, Selahattin Çolak

acikgaste_05-06-2018

Açık Gazete kayıt arşivi

08:02 Eduardo Galeano: Hikâye Avcısı (Açık Gazete’de yeni köşe) / Çeviren Süleyman Doğru / Sel Yayıncılık

“Kabilemizin hikâye anlatıcısı” benzersiz yazar Galeano’ nun yeryüzündeki harikulade konukluğundan bizlere kalan son eserinden her sabah bir hikâyeyi Açık Gazete’nin açılışında okuyarak güne başlamanın hepimize iyi geleceğini düşünüyoruz.

09:00 – 09:30 Salı Ahmet İnsel’le Ufuk Turu

UfukTuru20180605

Ufuk Turu kayıt arşivi

09:30 – 09:50 Açık Bilinç /  Güven Güzeldere ile Bilim ve Felsefe Sohbetleri

AcikBilinc20180605

Açık Bilinç kayıt arşivi

***

“Fikri Sabit” Seçmen Psikolojisi

Bu hafta Açık Bilinç’te, “Fikri sabit” seçmen psikolojisini konuştuk. Bilişsel bilimler ışığında, ABD’den Türkiye’ye, siyasi inancın doğası ve seçmen kararlarının altında yatan nedenler.

Geçen hafta, Prof. Ünal Zenginobuz’la seçim sürecinde ekonominin etkilerini ve “faiz neden, enflasyon sonuçtur” iddiasının niçin temelsiz olduğunu konuşmuştuk.

Cumhuriyet tarihinin belki en önemli seçimlerine doğru ilerlerken, bu hafta ve gelecek hafta, iktidar ve muhalefet partilerinin seçmen profilini, psikoloji ve sosyoloji verileriyle incelemeye çalışacağız.

Pek çok siyasi analist, izledikleri popülist siyaset ve seçmenleri üzerindeki etkileri açısından, ABD başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekiyor.

Seçmen psikolojisi incelememize, ABD’den başlayarak Türkiye’ye uzanalım.

Son iki yıldır, ABD’de Trump seçmenleri üzerine bir çok bilişsel ve sosyal psikoloji araştırması yayımlandı.

Örneğin: Thomas F. Pettigrew / Social Psychological Perspectives on Trump Supporters

Bu analizler, Trump seçmenlerinin sadakatinin altında yatan psikolojik nedenleri irdeliyor.

Trump, dün söylediklerinin bugün tam tersini yapsa bile, bu durum seçmenlerini olumsuz etkilemiyor.  Sanki üzerinde, seçmenlerinin hayranlığının yaratmış olduğu koruyucu bir zırh var.

Trump, seçmenlerinin üzerinde yarattığı etkinin farkında ve bununla övünüyor. 

Trump seçmenleriyle yapılan sokak röportajlarında, her ne olursa olsun Trump’a oy vermekten vazgeçmeyeceğini söyleyen “fikri sabit” seçmenleri görebiliyoruz. 

Trump seçmenlerinin bu “fikri sabitlik” derecesine ulaşan sadakatının altında hangi nedenler yatıyor? Bu seçmen kitlesinin psikolojisini nasıl anlamalıyız?

Peki, ABD seçmenleri üzerine yapılmış araştırmalardan yola çıkarak, ülkemiz siyasetine ışık tutabilir miyiz?

Trump seçmenlerinin psikolojisi üzerine son zamanlarda yayımlanmış benzeri pek çok makale arasından bir tanesine bakalım.

Bilişsel nörobilimci Bobby Azarian’ın 7 Nisan 2018 tarihli yazısı. 

Bu makaleye göre, Trump’ın seçmenleri üzerindeki olağanüstü etkisinin 4 temel nedeni var:

1. Dunning-Krueger Etkisi.

2. Tehdit karşısında yüksek hassasiyet.

3. Terör korkusu.

4. Trump’ın dikkatleri üzerinde toplama yeteneği.

“Trump etkisi”nin bu 4 nedenini kısaca ele alalım.

1. ’Kifayetsiz bihaber’lik durumu diye nitelediğimiz Dunning-Kruger etkisinden daha önceki bir programda detaylıca söz etmiştik. 

2. Tehdit karşısında duyulan yüksek hassasiyet, ekonomik ve sosyal koşulların getirdiği önyargılar ve güvensizlikten besleniyor.  Örneğin göçmenler gibi bir konuda, neredeyse içgüdüsel ve mantık dışı otomatik bir tepki yaratıyor.

3. Tehdit karşısındaki tepki, aynı zamanda terör korkusunu da besliyor. Yükselen milliyetçilik duygusunun, askeri operasyonlara ve savaşa verilen hayranlıkla karışık desteğin artmasına neden oluyor, ve seçim tercihlerine yansıyor.

4. Son olarak, Trump’ın dikkati üzerinde toplama konusunda yetenekli olduğu söyleniyor. Mesajları seçmene içgüdüsel düzeyde hitap eden cinsten, kısa ve açık. Bilişsel efor gerektirmeden, akılda kolayca kalacak şekilde tekrarlanıyor.

Bilişsel nörobilimci Bobby Azarian, yazısındaki bu 4 nedenle, Trump seçmenlerinin siyasi tercihlerini hiç bir zaman değiştirmeyeceğini ve Trump’ın 2020’de kaçınılmaz olarak yeniden ABD başkanı seçileceğini iddia ediyor.

İnanmalı mıyız?

— / —

Seçmen psikolojisi üzerine yapılan çalışmalar, ister istemez, kimi bireysel farkları yok sayan genellemeler içermek durumunda. Yukarıdaki yazı da, Trump’ın “fikri sabit” seçmenleri diye bir kategori oluşturarak, bunu yapıyor.

Bu tür genellemelerin toplumsal düzeyde açıklayıcı yanları olduğu aşikar. Biz de daha önceki programlarda benzer çalışmalara yer vermiştik: Örneğin, “Kitle Psikolojisinin Yapıtaşları”

Öte yandan, Azarian’ın yazısındaki gibi genellemeler, insanlara 10bin metre yükseklikten bakarmış gibi bir yaklaşıma sahip.

Ben, seçmen davranışını anlamak konusunda bu tür genellemelerin, alanda bireylerle yapılan çalışmalarla desteklenmedikçe, eksik kaldığı düşüncesindeyim.

Bir itirazım daha var.

“Fikri sabit” seçmen profili, bir genelleme olarak doğru görünebilir. Ama bence bu da aldatıcı bir görüntü. Kimsenin, mutlak bir biçimde, “fikri sabit” olmadığını, olamayacağını düşünüyorum.

(Bu konuya gelecek hafta sosyolog Sevinç Doğan’la, Kağıthanede yaptığı mikro-düzey araştırmaları üzerinden, seçmen zihniyetini ele alarak devam edeceğiz.)

Şimdi, Trump seçmenleriyle başladığımız tartışmayı Türkiye gündemine bağlayalım.

Trump, kendisine her koşulda inanacak seçmenleriyle övünüyor. Benzer bir tutumu, ülkemiz iktidarında da görüyoruz.

Bakan Berat Albayrak, kendi seçmenlerinin “Erdoğan, ‘aya 4 şeritli yol yapacağız’ dese bile” inanacaklarını, Trump’ınkine benzer bir gururla anlatıyor. 

Burada kritik soru şu gibi duruyor: Eğer kimse mutlak anlamda “fikri sabit” değilse, kimi seçmenlerdeki bu en olmadık iddialara bile inanma eğilimini nasıl açıklayacağız?

Bu tür körü körüne duyulan sadakat duygusunun altında ne yatıyor?

Değişmesi nasıl mümkün olur?

“Fikri sabit” gibi görünen seçmenlerdeki kendini adamışlığı ve fikrini değiştirme konusunda gösterdiği direnci anlayabilmek için, zihinsel dünyamızda inancın oynadığı role bakmak gerektiğini düşünüyorum.

İnanç nedir, düşünceden ne farkı vardır, hangi yönleriyle belirleyicidir?

Bir zihinsel durum olarak inancın doğasını anlamakta, şu iki nokta özellikle önemli:

1. İnanç, düşünceye göre, edinmesi de, vazgeçmesi de zaman ve çaba gerektiren bir hal.

2. İnançta, içeriğin yanı sıra, duygusal bir yatırım, belirli bir fikirle kurulan duygusal bir bağ var.

Aklımızdan bin türlü düşünce gelip geçebilir. Doğru olduğunu varsaymadan da pek çok düşünceyi zihnimizde canlandırabiliriz.

Buna karşılık, aklımızda bir inancın kök salması belli bir fikrin doğruluğuna ikna olmamızı gerektirir.Bu, vazgeçmesi kolay olmayan bir bağlılık demektir.

Duygusal Akıl Kuramı’na göre (“Affective Intelligence Theory”), bir inanca adanmışlığın kuvvetini, içeriğin yanı sıra, inanılan fikir ya da fikrin sahibiyle kurulan duygusal bağ belirliyor.

Kök salan inanç, yerini başka bir inanca bırakmamakta direniyor.

Bilişsel bilimlerde son zamanlarda, özellikle dini inancın psikolojisi üzerine yapılan pek çok ilginç araştırma var. Bu araştırmaların sonuçlarını, siyasi inançlar alanına uygulamak da mümkün.

Bu anlamda, “aya 4 şeritli yol yapacağız” denilse inanacağını söyleyen seçmen, aslında bu iddianın içeriğine inancını değil, iddia sahibine olan bağlılığını ifade ediyor diye düşünmek daha doğru olmalı.

Peki, kişilerin dünya görüşünü oluşturan temel inançlar, hangi koşullarda değişir?

Bu soruyu, önceki bir programda genel hatlarıyla incelemeye çalışmıştık: “Seçmen Psikolojisi, Geri Tepme Etkisi ve Devrilme Anı”

Gelecek hafta, seçmen karar ve davranışı tartışmasına, günümüzde siyasi mobilizasyon üzerine alan çalışmaları yapmış olan, “Mahalledeki AKP” kitabının yazarı sosyolog Sevinç Doğan’la devam edeceğiz.

10:00 – 10:30 İklim İçin / Yücel Sönmez, Ömer Madra ve Murat Can Tonbil

IklimIcin20180605

İklim İçin kayıt arşivi

10:30 – 11:00 Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona / Pınar Erkan / Alameti kerametinden menkul kent hikayeleri

AhsaptanBetonaMecidiyedenJetona20180605

“Alameti kerametinden menkul kent hikâyeleri” şiarıyla yola çıkan programda tarihten günümüze tarihsel katmanlar da deşilerek Bizans köşklerinden, sarayların altyapısının nasıl oluşturulduğuna, konutlardan ofislere, kaldırımlardan sokaklara, dehlizlerden şarap üretilen üzüm bağlarına kadar şehrin farklı unsurlarına dair az ya da çok bilinen detaylar konuşuluyor.

Ahşaptan betona Mecidiyeden jetona kayıt arşivi

11:00 – 12:00 Deniz Aşırı / Deniz Pak / Bozcaadalılar, adaya yolu düşenler ve adanın kıyısına vuranlar…

bozcaadasozlugu.blogspot.com/denizairi

12:00 – 13:00 Periplus (Yeni program) / Hazırlayan: Murat Can Tonbil

periplus32izlanda

“Haritalar üzerinden caza çalan bir müzikal seyir rehberi” şiarıyla yola çıkan program, haftaiçi öğle kuşağını kıtalararası bir seyahate çıkarıyor.

12:55 – 13:05 Yerdeniz Büyücüsü / Yazan: Ursula Le Guin / Çeviren: Çiğdem Erkal / Metis Yayınları / Okuyan: Tolga Korkut

Amerikalı usta yazar Ursula LeGuin 22 Ocak’ta aramızdan ayrıldı. Yazarın Çiğdem Erkal çevirisiyle Metis Yayınları’ndan yayımlanan 6 kitaplık kült fantastik serisi Yerdeniz Büyücüsü bu yayın döneminde başlıyor. Ne zaman biter, orası meçhul. 

13:00 – 14:00 Musica Brasileira / Jozi Levi / Brezilya’dan müzik

9

soundcloud.com/joezeex/

14:00 – 14:30 Dünya Mirası Adalar / Asu Aksoy, Derya Tolgay ve Alp Orçun

Dunya-mirasi-adalar-05-06-2018_rec_30.05.2018

Adalar, yüzyıllarca imparatorluklara başkentlik yapmış, siyasi ve kültürel dönüşümlerin aktörlerini beslemiş dünya şehri İstanbul’un hikâyelerinin hep bir parçası olagelmiş. Krallar, kraliçeler, dini liderler sürgüne buralarda zindanlara atılmış, ardından Osmanlı’dan günümüze  farklı kültürel cemaatlerin zengin bürokratları, iş insanları, Adaları İstanbul’un sayfiye merkezi haline getirmiş, sanatçılar, yazarlar, Adalar’ın renginden, havasından, kokusundan beslenmek için buraları mekân tutmuş. Adalar, muhteşem mimari ve yaşam dokusuyla dünyada eşine az rastlanır bir kültürler havzası olma halini bugüne kadar taşımışlar.
Şanslıyız ki Adalarda İstanbul tarihinin tüm veçhelerinin mekânsal izdüşümlerini hâlâ görebiliyoruz ve barındırdıkları hikâyelerin bazen yaşayan bilgi kaynaklarına erişebiliyoruz. Kendimizi gerçekten müstesna hissetmeliyiz: Adalar’a adımımızı attığımızda İstanbul tarihinin çok da bozulmamış tanığının varlığını hissedebiliyoruz, şaşırıyor ve nedenini çok da bilmeden mutlu oluyoruz. Bu yayın döneminde bizi mutlu eden Dünya Mirası Adalar’ı enine boyuna konuşuyoruz.

14:30 – 15:30 Yeni / Hande Akkan / Yeni Philip Glass’ın 80. yaşını kutluyor

1937’de doğan Amerikalı usta besteci Philip Glass’ın 80’inci yaşını özel bir dizi programla kutluyoruz.

15:30 – 16:00 Yeşilçam Arkeolojisi / Hazırlayan: Utku Uluer / (15 günde bir)

YesilcamArkeolojisi20180605

sinematikyesilcam.com/2017/01/yesilcam-arkeolojisi-radyo-programi/

26 Nisan 2016 – 10 Ocak 2017 Progrmları içeriği yukarıdaki linkte

Türk sineması ve Yeşilçam’ın besin kaynaklarına, emekçilerine ve kıyıda köşede kalmış hikâyelerine yer verilecek bir program.

sinematikyesilcam.com/

Yeşilçam Arkeolojisi kayıt arşivi

16:00 – 16:30 Su Müştereği (Yeni program) / Su diye yazılır, demokrasi diye okunur! / Hazırlayanlar: Nuran Yüce ve Özdeş Özbay

su_musteregi_05.06.2018

En önemli müştereğimiz olan suya dair bir program.

***

Language Turkish
Su Müştereğinde bu hafta AK Parti’nin seçim beyannamesinde yer alan çevre politikalarını konuştuk.
***

AK Parti’nin Seçim Beyannamesindeki Çevre Politikaları

zz4

AK Parti’nin seçim beyannamesinde  “İktidara geldiğimizde çevre politikalarında ve uygulamalarında ülkemizde yeni bir dönem başlattık,” yazıyor ve en büyük başarılarından biri “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerini basitleştirmek” olarak ifade ediliyor. Oysa 16 yıldır uygulamalarından da tanık olduğumuz gibi ÇED süreçlerinin basitleştirilmesi, sürecin bürokrasiden arındırılması değil, bizzat  çevre denetimlerini kaldırarak şirketlerin önünü açmak ve doğa yıkımını hızlandırmak oldu.

Geçtiğimiz hafta 24 Haziran seçimlerine katılacak partiler seçim programlarını açıkladılar. Biz de programda  AK Parti’nin seçim beyannamesindeki Çevre Şehircilik ve Yerel Yönetimler başlığı altında yer alan AKP’nin çevre politikalarını konuştuk. AK Parti’nin Seçim beyannamesinin sloganı “ Yaparsa yine AK Parti yapar”.  Bu slogana uygun bir biçimde seçim beyannamesinde 16 yıllık AK Parti hükümetlerinin iktidarları boyunca yapılanlar “ Neler yaptık” başlığı altında detaylı bir biçimde sayılmış, “Neler yapacağız” başlığı altında da hedefler açıklanmış. 360 sayfadan oluşan seçim beyannamesinde Çevre Şehircilik ve Yerel Yönetimlere (sf 242-283) 41 sayfa ayrılmış. Bu bölüm 12 başlıktan oluşuyor. İlk üç başlık Çevrenin ve Doğal Kaynakların Korunması, Çevre ve Doğal Kaynak Yönetimi ile Küresel ısınma ve İklim Değişikliğinden oluşuyor. Bu ilk üç bölümün “Neler yaptık başlığı” altında birçok sayısal veri ile  “başarılar” olarak ifade edilen projelerin dökümü yapılmış.

“İktidara geldiğimizde çevre politikalarında ve uygulamalarında ülkemizde yeni bir dönem başlattık” denilen beyannamede en büyük başarılarından biri Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreçlerini basitleştirmek olarak ifade ediliyor. Oysa 16 yıldır uygulamalarından da tanık olduğumuz gibi ÇED süreçlerinin basitleştirilmesi ,sürecin bürokrasiden arındırılması değil, bizzat  çevre denetimlerini kaldırarak şirketlerin önünü açmak ve doğa yıkımını hızlandırmak oldu. ÇED süreci defalarca “basitleştirildi”. 1993 yılında yürürlüğe giren ÇED “yatırımları yavaşlattığı” iddiası ile 2014 yılına kadar 17 defa, 2014 yılından bu yana da 3 kez değiştirildi. 2016 yılında madde 80 ve 2017 yılı sonunda bir torba kanun ile tekrar ve tekrar şirketler, yatırımcılar lehine değiştirildi. Bu değişikliklerin doğurduğu sonuçlar ise Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı “2017 yılı Çevre Denetim Raporu”ndan görmek mümkün. 1993-2017 arasında Bakanlık tarafından toplamda 62.545 ÇED Yönetmeliği kapsamında karar verilmiş, bu kararların 57.658’si “ÇED Gerekli Değildir Kararı”, 4.887’si “ÇED Olumlu Kararı”ndan oluşuyor. 1993-2017 yılları arasında sadece 49 projeye ÇED olumsuz kararı verilmiş. (Kaynak: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “2017 ÇEVRE DENETİMİ RAPORU” Ankara-2018, http://webdosya.csb.gov.tr/db/ced/icerikler/2017_cevre_denet-m_raporu_son-20180509125844.pdf )

Çevresel Etki Değerlendirmesi; yatırımları yavaşlatan bir bürokratik zorunluluk olarak görüldüğünden; çevreye ciddi zararlar verebilecek pek çok faaliyet ÇED gerekliliği kapsamından çıkartıldı, ÇED’in yalnızca formaliteden ibaret bir hale gelmesi sağlandı. “ÇED Olumlu” ve “ÇED Olumsuz” kararları ile ÇED kapsamına girmediği için “ÇED Gerekli Değildir” şeklinde verilen kararlar da bize bunu net biçimde gösteriyor. Hükümet ise, buna rağmen hala ÇED’in bir bürokratik zorluk yaratma mekanizması olduğu konusundaki kanaatinde ısrarcı ve seçim beyannamesine de “Neler yapacağız” kısmında ÇED sürecini tamamen etkisiz hale getirmeyi hedef olarak yazmış.

Suları hapsettik, sudan para kazandık

Yine seçim beyannamesinde “Su kaynaklarımızı çok aktif bir biçimde yönettik ve ekonomideki katma değeri artırdık” yazıyor. “Hidroelektrik Enerji Üretimi alanında; üretim yılda 26 milyar kWh’den, 96,5 milyar kWh’e yükseldi” deniliyor. Evet, bu dönemin politikası ve hedefi; su varlıklarını koruma ve suyu verimli kullanma değil suyun kullanım alanını daha da genişletmek ve en fazla ekonomik getirinin elde edilmesi oldu.

Türkiye’de şuan hidrolik potansiyelin %33’ü kullanılıyor. Hükümet 2023’e kadar potansiyelin %100’ünü kullanmayı hedefliyor. 2017 yılında Veysel Eroğlu’nun yaptığı açıklamada  -ki seçim beyannamesinde de bu hedefler var-  “1954-2002 yılları arasında 276 baraj inşa edildi, 2002-2017 yılları arasında ise 451 baraj tamamlandı. Planlama, proje ve inşaat aşamasında bulunan 727 baraj ise 2018-2023 yılları arasında tamamlanacak. Sulama, içme suyu, enerji ve taşkın koruma maksatlı olarak inşa edilen baraj sayımızı 2023 yılında bin 454’e yükselterek aziz milletimizin hizmetine sunacağız” demişti.

Suyun yatağından, kaynağından alınıp borulara hapsedilmesi, rezervuarlarda biriktirilmesi hiçbir canlıya merhem olmayacak bir miktarının “can suyu” altında bırakılması gerçek anlamda çevre katliamına yol açıyor. Bir nehri, bir borunun içine hapsetmek ise aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği bir şey. Bu yöntemle nehir yatağı, toprağın nemi, bölgenin iklimi, bitki türleri, nehirdeki balıkların yaşam alanları tahrip ediliyor. Tabi bundan başta o bölgede yaşayan geçimi, kültürü suya bağlı olan insanlar ve bir sonraki halka olan hepimiz etkileniyoruz. Köylüler göç etmeye zorlanıyor, göç tarım ve hayvancılığa darbe vuruyor, gıda fiyatlarında artışlar yaşanıyor…

AK Parti’nin seçim beyannamesinde yer alan çevre politikaları “Yaparsa yine AKP yapar” sloganına uygun olmuş, 16 yıldır tanık olduğumuz uygulamalara devam edeceğiz demişler.

16:30 – 17:00 Diğerkâm (Yeni program) / Hazırlayanlar: Damla Özlüer ve Rauf Kösemen

33Digerkam05.06.2018UTKUZIRIGSURDURULEBILIRLIK

Geçtiğimiz dönemlerde Hemzemin programını hazırlayan Rauf Kösemen ve Damla Özlüer yine sosyal fayda iletişimi üzerine daha geniş düşünmeye çağırdıkları yeni programları Diğerkâm ile bu yayın döneminde de aramızdalar.

Facebook.com/Diğerkam

***

Language Turkish
Rauf Kösemen ve Damla Özlüer’in hazırladığı Diğerkâm 33. programında Utku Zırığ’ı konuk alıyor ve sürdürülebilirlik kavramına odaklanıyor.

17:00 – 18:00 Dünyanın Cazı / Ceyhan Usanmaz, Sanat Deliorman, Jak Kohen, Levent Öget ve Harun İzer

Dünyanın Cazı kadrosuna Caz vokalisti Sanat Deliorman dahil oluyor. Salı günleri Dünyanın Cazı ondan sorulacak.

18:00 – 18:10 Gezegenin Geleceği / Uygar Özesmi / Ekoloji Günlüğü

facebook.com/uygar.ozesmi.page

Gezegenin Geleceği kayıt arşivi

18:10 – 20:00 Açık Dergi / İlksen Mavituna – Seçil Türkkan – Feryal Kabil / Hergün İstanbul’da Ne Var Ne Yok

Açık Dergi kayıt arşivi

Hafta boyunca Ben Bugün Bişey Öğrendim Yayına Hazırlayanlar: Doruk Yurdesin, Ozan Sezgin ve Rauf Kösemen

facebook.com/benbugunbiseyogrendim

Açık Dergi Salı Dünyayı Okumak / Aytaç Timur ve Akif Pamuk

Yazmaya övgü. Eleştiriye ve eleştirmene kapı. Düşünmeye, düşünceye, üretmeye ve tartışmaya alan açmayı amaçlayan bir kültür programı.

Açık Dergi Salı Müziğin Başka Türlüsü (Açık Dergi köşesinde, gün ve yayın sıklığında değişiklik. Ayda 1) / Hazırlayanlar: Sumru Ağıryürüyen ve İlksen Mavituna

5 yıldır Perşembe günleri yayınlanan ve güncel sahneden müzisyenleri ağırladığımız program artık ayda 1 Salı günleri 19:00’da.

Müziğin Başka Türlüsü kayıt arşivi

Açık Dergi Salı  Kulis Sesleri – Bircan Yorulmaz (Ayda 1)

Açık Dergi Salı 40 Yılda 1 / Sedat Nemli

Bu yaz da 1977’den müzikler dinliyoruz. Haziran ayı itibariyle.

Açık Dergi Salı  50. Yılında Velvet Underground & Nico 

Açık Dergi’de Salı akşamları, yayınlanışının 50. yılında Velvet Underground & Nico albümünün parçaları da yer alacak

Açık Dergi Salı Göçmenin Müziği, Müziğin Göçü (Açık Dergi’de yeni köşe) / Hazırlayan: Evrim Hikmet Öğüt / (15 günde bir)

acikradyo.com.tr/podcast/207855

GocmeninMuzigi.05.06.2018

Bir süredir Suriyeli müzisyenler ve onların Türkiye’de yer alabileceği müzikal konum üzerine çalışmaları bulunan etnomüzikolog Evrim Hikmet Öğüt’ten “Göçmenin Müziği, Müziğin Göçü”, yeni programlarımızdan bir diğeri.

muziktekalmaz.org/

Program, farklı müzik kültür ve türleri üzerinden göçün müzik üretimine etkisini müzikolog-etnomüzikolog, iletişimci, müzik yazarı, müzisyen ve sanatçılarla tartışıp, göçmen müzisyenlerin deneyimlerini ilk ağızdan aktarmayı da hedefliyor.

Göçmenin Müziği arşivi için tklynz

***

Hozan Othman’la sohbetimiz bugün 19.00’da Göçmenin Müziği Müziğin Göçü’nde, Açık Radyo’da! #hozanpeyal #hozanothman #açıkradyo #açıkdergi #göçmeninmüziği

***

Language Turkish
Suriyeli Kürt müzisyen Hozan Othman’la İstanbul’daki müzik yapma deneyimini konuşuyoruz

Açık Dergi Salı Yararlı Sanat Arşivi (Açık Dergi’de yeni köşe) / Hazırlayan: Onur Yıldız ve Can Gümüş / (15 günde bir)

Yararlı Sanat Arşivi, sanatta yarar ve kullanım konularının tartışmaya açılması için kurulan Arte Util (Yararlı Sanat) Topluluğu tarafından bir araya getirilmiş yararlı sanat örneklerini tartışır. Sanatın aktivizm ve kültür kurumlarıyla ilişkisi bağlamında geleceğini ele alan bir program.

20:00 – 21:00 Açık Şemsiye / Hakan Gürvit, Levent Dönmez, Mehmet Yusuf ve Şebnem Sühel Grimm / Gelmiş geçmiş tüm müzik türleri

21:00 – 22:00 Gitaresk / Jak Kohen, Gonca Açıkalın ve Meral Akman / Neo-klasik rock ve fusion

Gitaresk_05-06-18_Meral84_Camel_Live

gitaresk.com/

***

Bu gece saat 21:00’de, Açık Radyo 94.9 Gitaresk’de, Camel’ın konser albümlerinden seçtiğim parçaları dinleyebilirsiniz.

http://www.gitaresk.com/Playlists/47th/180605.htm

22:00 – 23:00 Esintiler / Seda Binbaşgil / Jazz

23:00 – 24:00 Psychoacoustics (Program gününde ve saatinde değişiklik) / Hazırlayanlar: Osman Kaytazoğlu, Berk Gökberk ve Barış Karakaş

Cumartesi geceleri 02.00’de yayınlanan Psychoacoustis bu yayın dönemi Salı geceleri saat 23.00’de

24:00 – 01:00 Flanörün seyir Defteri (Yeni program) / Sezgisel güzergâhta tesadüfi notalar / Hazırlayan: Hakan Gencol

FSD605.06.18

Alternatif bağımsız bir müzik programı. İlk progamında Charlie Winston’u ağırlıyor.

***

05.06.2018 FSD6: Işıl ışıl, tatlı ve dingin

Flanörün Seyir Defteri

zz13

‘Sezgisel güzergâhta, tesadüfi notalar’
Açık Radyo 47. Yayın Dönemi’nde, her hafta salı gecelerini çarşambaya bağlayan gece saat 24:00-01:00 arasında yayımlanan programda, alternatif ve bağımsız müzik örnekleri yer alıyor.
***

Bu programın anahtar sözcükleri de bunlar… Bir hamağınız varsa, sallanırken programı dinleyebilirsiniz. En azından dinlerken arkanıza uzanın ve keyfinize bakın. Gözleriniz yavaşça kapanırken, bugün başınıza gelenleri tamamen unutuyorsunuz.

Kalabalık Berlin’li grup 17 Hippies’le başlıyor bu haftanın listesi. Daha sonra da, keyifli caz tınıları, trompetin o rahatlatıcı tonunu duyacağınız parçalarla sürüyor. “Bana berbat şeylerden söz eden güzel şarkılara bayılıyorum,” diyen Tom Waits, kulağa bir vasiyet gibi gelen şarkısıyla bize huzur vermeyi başarıyor. Avustralya’dan, İngiltere’den, yine Belçika ve Fransa’dan gelen müzisyenlerl dinlerken, bir saatin nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Sinyal müziğimizin kahramanı Charlie Winston, yine bir şarkısıyla programımıza konuk oluyor.

Bu hafta, mutlulukla ilgili sohbet ediyoruz. Flanörün, yaşamını zenginleştirmek için, kendi keyfi, ‘içi öyle istediği’ için aylak olduğundan, kişisel mutluluğunu burada yakaladığından söz ediyoruz. Mutluluğu ‘dışta’, yani dışarıdaki şeyler, kişiler ya da olaylarda değil, tamamen ‘içte’ bulmaktan dem vuruyoruz.

Mutlulukla ilgili bir de anketimiz var. Hem programda, hem de sosyal medya hesaplarımızda duyurduğumuz gibi, kaydedeceğiniz sesli mesajları, mail adresimize (flanorunseyirdefteri@gmail.com) göndermenizi rica ediyoruz. Bunlar arasından seçeceğimiz sesli mesajları yayımlayacağız. Böylece siz de programda sesinizi duyurma fırsatı yakalamış olacaksınız.

Playlist:

Şarkıcı / Yorumcu Parça Adı Albüm Adı Süre
17 Hippies
Jolies Filles
Phantom Songs
3:37
Olu Dara
Bubber (If Only)
From Natchez to New York
3:04
Erik Truffaz, Sophie Hunger
Let Me Go ! (feat. Sophie Hunger)
In Between
3:12
Tom Waits
Green Grass
Real Gone (Remastered)
3:12
Nadeah
Odile – Radio Edit
Odile
2:52
Tom Odell
Sparrow
Wrong Crowd (Deluxe)
4:55
Kevin Johansen
Timing
Sur o No Sur
3:53
Cocoon, Natalie Prass
Retreat
Welcome Home
3:30
Charlie Winston
My Life as a Duck
Hobo
3:42
dEUS
Nothing Really Ends
Selected Songs 1994 – 2014
5:29
Deluxe
Tum Rakak
Stachelight
4:36
Ezechiel Pailhes
Le Fou du Phare
Tout va Bien
4:17